31 Aralık 2017

Yine mi yeni yıl?

http://www.everydaypeoplecartoons.com/cartoon/444

Biri bana açıklayabilir mi, ne ara 2017 yazı geçti gitti, hava soğudu, sabahları güneş doğmadan evden çıkmaya başladık ve bir de üstüne yıl bitti? Bu yılın ikinci yarısı öyle hızlı geçti ki, takvime baktıkça şaşırıyorum. Öncelikle, ben bu yaz şehir değiştirdim. Küçücük, düzenli ve güzel şehrimden kalkıp kocaman, düzensiz, kalabalık ve çoğunlukla çirkin İstanbul'a geldim. Şehre alışmaya çalışıyorum ama İstanbul'da yaşayan sevgili arkadaşlarım, sizin yolunuz yol değil. Temiz hava almak için, güzel bir yemek yemek için, biraz yürüyüp rahatlamak için, tiyatro-konser izlemek için yollarda saatler harcamak, kalabalığın içinde nefes almaya çalışmak, kucakla para dökmek... Bunlar normal değil, olması gereken bu değil. Tamam, bütün işler burada, bütün sektörler burada, benim de dahil olduğum bir kitle olarak burada çalışmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Fakat kimse beni bu şehirdeki standartların normal olduğuna ikna edemez. Zaten asosyaldim, burada bir yerden bir yere gitmek ve gittiğim yer neresi olursa olsun dev bir kalabalığın ortasında kalmak beni o kadar yoruyor ki, mümkünse hiçbir yere gitmiyorum ya da yarım saatlik bir yarıçap içinde kalmaya çalışıyorum. Burada yaşayan onlarca arkadaşımın çoğuyla hâlâ görüşemedim, "Ya ehe... Şey, yeni geldim ben, çok olmadı yani, işte anca... Tamam, söz, ilk fırsatta buluşalım," diyor ve o fırsatı bir türlü yaratamıyorum. Bir arkadaşım "Hani İstanbul çok kötüydü, hani burada yaşanmazdı, n'ooldu?" diye soruyor bana ara sıra. Her seferinde "Evet çok kötü, evet yaşanmaz; buraya gelmiş olabilirim ama fikrim değişmedi," diye cevap veriyorum. (Evet, senden bahsediyorum Berk!) Bakalım bu kalabalık sevmeyen, gürültüye gelemeyen halimle İstanbul'da geçireceğim ilk yılbaşı gecesi nasıl olacak? (Çünkü bu yazıyı önceden yazıp hazırlıyorum. Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben çok uzaklarda... Yok, bu o değildi. Neyse.)

Tamam, bitti. İstanbul'dan şikâyet etme seansımın sonuna geldik. Neyse ki işim güzel, Can güzel, yaşadığım mahalle güzel, iş arkadaşlarım güzel. Fakat zaten birkaç yıldır memnun olmadığım okuma performansım burada iyice düştü. Toparlamaya çalışıyorum, toparlanmıyor. Hatta okuduğum kitaplardan bahsetmeyi de ihmal etmeye başladım. Burada anlatmak istediğim ama bir türlü vakit ayırıp yazamadığım kitaplar birikti. Bu yıl gayet mütevazı bir hedefle kırk beş kitap okuyacağım demiştim, haftada bir bile değil ama ancak yirmi beş kitap okuyabilmişim. Bazıları yine iş için okuduğum kitaplar üstelik. BURAYA tıklarsanız, blogda bahsetmediklerim de dahil olmak üzere, 2017'de okuduğum kitapları (hem de şekilli şemalli, süslü) görebilirsiniz. Bu sene okuduklarım içinde en sevdiğim kitap Bir Yerde oldu sanırım. Tabii bir de, nihayet kavuştuğumuz için çok mutlu olduğum Toz var. Bu yıl okuduğum (iş için değil, keyfim için okuduğum) kitaplar arasında en sevmediğim kitap ise, üzgünüm ama Cthulhu'nun Çağrısı. Sevemedim. 1,5 kiloya yaklaşan ağırlığıyla beni epey yoran Yüzüklerin Efendisi'ni de anmadan geçemeyeceğim. Bir kişi de çıkıp demedi ki, "Kızım sen zaten parasını verip kitabı almışsın, e-kitabını indir, gönül rahatlığıyla oku." Bana böyle şeyleri hatırlatın, benim hiç aklıma gelmiyor.

Dedim ya, bu yılki okuma performansımdan hiç hoşnut değilim. Kitap alma hızımı biraz düşürmeyi başardım hiç olmazsa. 2018 hedefim daha da az kitap alıp elimdekileri okumak olacak. 2012'de aldığım ve hâlâ okumadığım kitaplar var, benim yeni kitap satın almam yasaklanmalı! Bu aralar Anlatış'ı okuyorum, İthaki'nin bilimkurgu klasiklerinden okumadığım kitaplarla devam edeceğim. Dune'u bitireceğim. Metis ve Baskan dizilerine geri dönüp buraya da yazacağım. Oooo, 2018'de çok işim var. Haydi öyleyse, iyi seneler!