27 Ekim 2017

Ölü Zaman Gezginleri


Ölü Zaman Gezginleri
Hasan Ali Toptaş
İletişim Yayınları
2015 (6. basım)
137 sayfa

Ben yine buralardan çok uzak kaldım. Çünkü şehir değiştirdim, uzuuun bir aradan sonra tekrar tam zamanlı çalışmaya başladım, ev aradım, ev taşıdım, yeni şehre alışmaya çalıştım (ama henüz alışamadım) derken hem az okudum hem de okuduklarımı yazacak zamanı ayıramadım. Arada okuduğum ama henüz bahsedemediğim birkaç kitap var, geri dönüp yazacağımı umuyorum ama şimdilik son okuduğum kitaba atlıyorum.

Ölü Zaman Gezginleri, Hasan Ali Toptaş'ın öykü derlemesi. İlk kez 2001 yılında Adam Yayınları tarafından basılmış, sonra Doğan Kitap, sonra İletişim'den altı baskı. Demek ki herkes okumuş, ben okumakta geç kalmışım. Olsun. Toptaş'ın yazınını sevdiğimi zaten daha önce söyledim. Gölgesizler gibi ağır bir giriş yaptıktan sonra yavaş yavaş diğer kitaplarını da okuyorum. Ölü Zaman Gezginleri'ni de sevdim ama deliler gibi çok sevmedim. Sonuna doğru iyice ivme kaybedip bir öyküyü üç günde okumaya başladım. Kitaptaki öykülerin beklenmedik finalleri var. Ama öyküler peş peşe aynı beklenmedikliği yineledikçe o şaşkınlık ve beklememe hali yok oldu, "beklenmediği beklemeye" başladım. Bu çok iyi bir şey değil, sanırım.

Kitaptaki öyküler iki başlığa ayrılmış: Biri Ölü Zaman Gezginleri, diğeri Yoklar Fısıltısı. Yoklar Fısıltısı'ndaki öyküler daha karanlık ve bence daha zor okunuyor. Zaman Kimi Zaman, Karanlık Beyaz ve Yabu en sevdiğim öyküleri oldu.
"Ağlamak, bir tür işaretmiş Yabu için. Kimsesiz bir ihtiyarmış; her gece dam başında oturur, gözlerini Resulayn'ın ışıklarına diker, sonra da şafak sökene dek sigara içermiş. Sigarası kalmadığında, ya da yıllardır çektiği yalnızlık birdenbire büyüyüp boğazına düğümlendiğinde de, birisi yanına gelsin diye ağlamaya başlarmış böyle."
Ben zaman zaman dağılıp zor okusam da çok güzel bir kitap Ölü Zaman Gezginleri. Toptaş'ın o şiirsel karanlığı her öyküde hissediliyor. Sonbaharın şu gri günlerinde okumak için şahane bir tercih olabilir.