24 Aralık 2016

Hayaller Kâhyası


Hayaller Kâhyası
Atilla Atalay
İletişim Yayınları
2013 (6. basım)
141 sayfa

Ne zamandır yeni bir Atilla Atalay kitabı okumuyordum. Arada sırada eski kitaplarından rastgele 2-3 Sıdıka öyküsü okuyorum ama daha önce okumadığım yazılarını okumak da çok keyifli oldu. Hâlâ Yüzüklerin Efendisi okurken (kitabı dışarı çıkaramadığım için okuma sürem kısıtlanıyor, insan okuyacak demeden dev gibi cilt almasaymışım iyiymiş aslında) Hayaller Kâhyası'nı da kısaca yazayım istedim.

Kitap ilk kez 2000 yılında yayımlandıktan sonra 2006'ya kadar beş baskı yapmış, sonra 2013'te tekrar basılmış. Atilla Atalay'ın baskısı bulunan çoğu kitabını aldım ama bu kitabı bir şekilde atlamışım. Daha önce okuduğum kitaplarının bir kısmı tamamen mizah yazıları, bir kısmı daha duygusallı yazılardan oluşuyordu. Bu kitap baştan sona duygusal. Altı öykü var, her biri Atilla Atalay'ın o kendine özgü, içten hüznünü taşıyor. "Çok çok duygusalım, çok romantiğim, çok hisliyim" diye bağıran yazıları ne kadar sevmiyorsam, bu kendi halindeki duygusallığı da o kadar çok seviyorum.

İlk öykünün adı Sebebim. Bir mola yerinde, "Pavurya kıskaçları, yavru mikiler, parti ve takım amblemleri, araba markaları, başka bir boyutta asla bir araya gelemeyecek çeşitli zincir boncuk kombinasyonları; bin türlü manyak şeklin ucunda sallandığı anahtarlıklar..." ile başlıyor, otobüsünü kaybeden bir yaşlı teyzeyle devam ediyor.
 - Yavrum, Allah rızası için şöyle bir bakın bana. Ben bu otobüste miydim?
Hep birlikte teyzeye bakıp ister istemez güldük. Teyze de, ön koltuklarda oturanların gülen yüzlerine tek tek bakıp yine sordu.
- Ön sıralarda bi yerde oturuyodum. Karıştırdım işte otobüsleri bi daha bir bakın bakalım, gördünüz mü beni bu arabada...
Kaybolmuş işte teyze... Hem ne kaybolmak. Gecelerin ortasında şehirlerin arasında, birbirine benzeyen otobüslerde... Fena bozuk teyze. Dokunsak ağlıycak.
Böyle tatlı, böyle güzel anlatıyor. Yolculuk, yazarın köyünde, halasının evinde bitiyor. Karşıdaki evde bir teyze var, evin bahçesinde bir otobüs koltuğu, üzerinde oturup boşluğa bakan bir teyze.
- Sebebim Deeze o...
- Nası Sebebim Teyze... Adı öyle mi...
- Hayriye ismi... Sebebim deye gocası derdi ona ööle... Bu genç gızkene içip içiip baaçalarda "Sebebiim" deye bağurudu buna.
Sebebim de, kocası Mustafa'ya Mis dermiş, Mistafa'nın gısası. Uzun uzun anlatmayacağım, Sebebim'le Mis'in öyküsü işte. 

Sonra eski bir sinema salonu, bir ayrılık hikâyesi, Atilla Atalay'ın hem okula gidip hem mizah dergilerinde çalıştığı zamanlardan kalan anıları, bir aşk hikâyesi; en sonda da kitaba adını veren Hayaller Kâhyası,  kitabın en uzun öyküsü. Varol ve Murtaza kardeşleri, en çok da Murtaza'yı anlatan, yine hüzünlü bir öykü. Anneleri, Varol'dan sonra ikinci çocuğu erkek olursa adını Mertol koymak isterken, bir rüya görmüş ve o yüzden çocuğun adını Murtaza koymuş.
Nevin Hanım dört tabak yoğurtlu mantı yiyip de yattığında ya da kocası Necdet Bey'le beraber "Görünmeyeni görünür kılan alaca mantarlar"dan toplayıp pişirdiklerinde hep böyle tuhaf rüyalarla uyanırdı. Murtaza, bu acaip ismi Bulutlar Meleği Kuzah'a filan değil, dört tabak mantıya borçlu olduğunu düşünmeden edemiyordu.
Okulunda çıkan yangından sonra bir türlü eğitim hayatına dönemeyen, orada burada çıraklık derken önce uzun süre kuaför çıraklığı yapıp sonra "dövüş sanatları"a merak saran ve bir lüks gece kulübünde güvenlikçi olan Murtaza ve abisinin işlerini, hayatlarını o tatlı anlatımıyla yazmış Atalay. Bütün kitabı çok severek okudum, zaten Atilla Atalay'ı hep çok severek okurum. Eh, dolayısıyla, şiddetle öneririm. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder