20 Haziran 2015

Kavgam


Kavgam - Min Kamp
Karl Ove Knausgaard
Çeviren: Ebru Tüzel
Monokl Yayınları
Mayıs 2015 (1. basım)
490 sayfa

Herhangi bir arkadaşımın bana Kavgam'ı okumamı önerdiğini düşünüyorum, aklımda şöyle bir diyalog canlanıyor:
- Setenay, Kavgam diye bir kitap çıktı, mutlaka oku.
- Neymiş? Kiminmiş?
- Norveçli bir yazarın altı ciltlik otobiyografisinin birinci cildi.
- Efen'm? Bana ne be elin Norveçli yazarının hayatından!
Çünkü ben ön yargılı bir okurum. Sevdiğim türlerin dışına çok fazla çıkmam, hele bir kitap "bestseller" olarak tanıtılıyorsa epeyce açığından dolaşırım. Tanımadığım bir yazarın hayat hikayesini de merak etmem. Fakat, Kavgam'ın yayına hazırlık sürecine tanık oldum ve kitabın editörü Rasim bu kitap için o kadar heyecanlıydı ki, ben de merakla beklemeye başladım. Sonuç olarak, Rasim'e "Silo'nın devamı ne durumda?" diye haftada bir sorarken şimdi "Eee, Kavgam ne oldu?" diye ekleyeceğim. Benimle tanıştığı için çok mutsuz olabilir ama bir dahaki İstanbul ziyaretimde kahve içeriz, bana kızmaz böylece. Ehm... Mahcubiyetimi daha da ortaya dökmeden önce kitapla ilgili yazmaya başlasam iyi olacak. Kitabın çevirisinden mutlaka bahsetmek lazım. Ebru Tüzel, çeviriyi Norveççeden yapmış ve harika bir ürün çıkarmış. Çok beğendim! Bulduğum birkaç küçük yazım hatasını da doğruca editöre ilettim, yeni baskılarda düzelecekmiş.

Yukarıda dediğim gibi, Karl Ove Knausgaard'ın altı ciltlik otobiyografik romanlarının birincisi Kavgam. Hitler'in kitabının adaşı olduğu için, ilk kez yayımlandığı 2009'da epey tepki çekmiş. Ayrıca, romanına konu ettiği ailesi ve eski eşi de durumdan pek mutlu olmamışlar. Fakat ben genç Karl Ove'yi, abisi Yngve'yi, babaannesini pek çok sevdim. Kitabın kapağından aksi bakışlarını yüzüme diken yazarı da sevdim, öyle ki, kitabı alıp bir kahve içmek için oturmuşken sokaktan geçen adamın Knausgaard olduğuna çok emindim. Arkasından baktım, "Ay çok benziyor" dedim; sonra dayanamadım, peşinden koştum "Bence siz bu yazara çok benziyorsunuz" diye. Biraz tuhaf bir insan olduğumu düşünmüş olmalı ama yine de fotoğrafını çekmeme izin verdi. Kendisini tanıyan varsa teşekkürlerimi iletebilir mi acaba?
"Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur."
Böyle başlıyor Kavgam, ölüm anının fiziksel tasviri ile. Norveç açıklarında batan bir balıkçı teknesini anlatarak devam ediyor. Olay yerinin üzerinde uçan helikopterler, haberlerde gösterilen görüntüler, deniz yüzeyinde beliren bir insan yüzü. Sekiz yaşındaki bir çocuğun dalgalar arasında oluştuğuna inandığı yüz. Çocukluğu, gençliği, yetişkin hayatı arasında serbestçe geziyor Knausgaard. Annesini, babasından ne kadar korktuğunu, abisiyle olan ilişkisinin değişimini, ilk kız arkadaşını... Bir de yazdıkları boyunca, sezgi halinde barındırıp söze dökemediğim şeyleri anlatıyor sanki.
"Yalnız başıma kalmak benim için her zaman büyük bir ihtiyaç olmuştur, yalnızlığın beni çevreleyeceği geniş alanlara gereksinim duyarım ve bunu bulamadığım zaman, son beş yıldır olduğu üzere, hüsranım paniğe ya da saldırganlığa sebebiyet verebilir."
Anıların arasına minik denemeler, düşünce akışları, edebiyatla ve yazarlıkla ilgili fikirler serpiştirilmiş ve tam olarak açıklayamadığım bir naiflik var yazarın dilinde. Bazen kendimi yazara benzetmeden edemedim, ki bütün içedönük okurları aynı şeyi hissediyor olmalı. Knausgaard'ın hayatının bir kısmında usul usul geziniyor serinin ilk cildi. Çok büyük keyifle, anlattıklarını ve yazarı çok severek okudum Kavgam'ı. İkinci cilt için de hevesle bekliyor olacağım.

2 yorum:

  1. Senin tanıttığın herhangi bir kitap için heyecanlanmadığımı "Oha okurum ben bunu!" demediğimi hatırlamıyorum. Yazının başında bahsettiğin diyalog ben söz konusu olduğumda da aynen yaşanabilirdi ama okunası kitaplar liseme Kavgam'ı da ekleyeceğim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cessiecim, tanıttığım kitaplar içinde çok sevmediklerim çıkıyor ama Knausgaard'ı muhakkak ekle listene, ikinci kitabı da bu yıl gelecek sanırım ^_^

      Sil