Son Tiryaki
Metin Özdeş
Metis Yayınları
Nisan 1996 (1. basım)
168 sayfa
Müfit Özdeş'in Son Tiryaki adlı kitabı, Metis dizisinden çıkan tek Türk bilim kurgu kitabı. Yıllarını bir bilim kurgu fanatiği olarak geçiren Müfit Özdeş, bu alanda öyküler yazmaya başlamış; ardından Bülent Somay binbir dil dökerek bu derlemeyi yayımlamaya ikna etmiş kendisini. Buraya kadar her şey güzel, fakat sunuş yazısında Bülent Somay'ın dediği gibi:
Metin Özdeş
Metis Yayınları
Nisan 1996 (1. basım)
168 sayfa
Müfit Özdeş'in Son Tiryaki adlı kitabı, Metis dizisinden çıkan tek Türk bilim kurgu kitabı. Yıllarını bir bilim kurgu fanatiği olarak geçiren Müfit Özdeş, bu alanda öyküler yazmaya başlamış; ardından Bülent Somay binbir dil dökerek bu derlemeyi yayımlamaya ikna etmiş kendisini. Buraya kadar her şey güzel, fakat sunuş yazısında Bülent Somay'ın dediği gibi:
"Türkiye gibi şu ya da bu sosyolojik/psikolojik/teknolojik/kültürel nedenlerle bilimkurgu dünyasına geç girmiş ülkeler, bu gecikmeleri nedeniyle bir kat daha şanssız oluyorlar."
Özdeş'in öykülerinde özgün fikirler, derin karakterler ve içi dolu kurgular bulmak zor. Çok iyi ustalardan, her biri ayrı yerden vuran onlarca bilim kurgu öyküsü okuduktan sonra, bu kitaptaki öykülere "iyi" demek çok zor, öte yandan "kötü" demeye de içim elvermiyor.
Kitapta yer alan 15 öykü, farklı türlerde yazılmış; yazarın kendine özgü bir dili yok ve bir arayış içindeymiş gibi gözüküyor. Bir öyküde "madde/enerji dönüşümü kuramını uygulamaya koyan libidosu yüksek periler" ile; başka bir öyküde dünyaya inip alkolik olmuş bir uzaylıyla karşılaşıyoruz. Genellikle eğreti duran bir erotizm var öykülerde, yazar "sex sells" lafına fazla güvenmiş adeta. Bir öyküde "bütün organları üçer tane" olan bir adam var diyeyim, siz anlayın. Kitap, beni bırakmayan bir "tam olmamış bu" hissi yarattı öyküler boyunca.
Kitaptaki ilk öykü olan İki Kısa Bir Uzun, bu derlemenin en derli toplu öyküsü bence, sürprizli finaliyle en sevdiğim öykü bu oldu. Derlemeye adını veren Son Tiryaki de, diğerlerinin arasından sıyrılan bir öykü. Bu ikisi dışında ise, çok iyi şeyler söyleyemiyorum öyküler hakkında. Yeraltı İnsanları adlı uzun öyküde örneğin, anlatım bir süre şimdiki zaman kullanılarak ilerlerken, aniden geçmiş zaman kipine dönüyor; "ne oldu şimdi, niye böyle" derken bitiyor kitap.