30 Temmuz 2013

Soğukkanlılıkla


Soğukkanlılıkla - In Cold Blood
Truman Capote
Çeviren: Ayşe Ece
Sel Yayıncılık
Mayıs 2011 (3. basım) 
419 sayfa

Okuduğum ilk Truman Capote kitabı oldu Soğukkanlılıkla. 419 sayfalık bu hacimli romanın, kurgudan çok gerçeğe dayandığını söylüyor yazar; kısa bir internet taramasıyla bunu doğrulamak mümkün. 1959 yılında, Kansas'ın küçük bir kasabasında yaşanan olayları öğrendiğinde bu kasabaya giden yazar, katil zanlıları yakalanmadan önce birçok kişiyle konuşmuş, sayfalarca notlar almış ve zanlılar yakalandıktan sonra da altı yıl boyunca bu kitap üzerinde çalışmış. Kitap, yazarın emeğinin hakkını veriyor.

Kansas'ın küçük ve sakin Holcomb kasabasında başlayan Soğukkanlılıkla, bir "katil kim" romanı değil; roman boyunca kurbanları, suçluları ve olaylardan etkilenen diğer insanları bir arada okuyoruz. Holcomb'un önde gelen sakinlerinden biri olan Herbert Clutter ve ailesi; herkes tarafından sevilen, dindar ve yardımsever insanlar. Bu ailenin dört üyesinin birden öldürülmesi sadece yakınlarını değil, tüm kasabayı etkileyen bir trajedi. Bir yandan Clutter ailesinin ve kasabada yaşayan diğer insanların bu olaydan nasıl etkilendiğini anlatırken, bir yandan da suçluları bu noktaya getiren olayları ve sonrasını anlatıyor kitap. Emniyet güçlerinin olayı çözümleme süreci de romanda epey yer kaplıyor.

Katilleri cinayet işlemeye yönlendiren güdülerinin incelendiği bölümler özellikle ilgimi çekti; "suç işleme ehliyeti" ve bu psikolojik incelemelerin dayandırıldığı sosyolojik ve ahlakî değerler, katillerin geçmişleri  ve suçlarını itiraf ettikten sonra yaşadıkları süreçler bence çok başarılı anlatılmış. Kitaptaki detaylı anlatım zaman zaman sıkıcı olsa da bütününde başarılı bir değerlendirme olmuş. Yazarın tüm karakterlere mesafeli, taraf tutmayan yaklaşımı ise, suç ve sonuçları konusundaki kararı okuruna bırakıyor. Üzerinde en çok düşündüğüm cümle de şu oldu:
"Asılan ben olmadığım sürece idam cezasının gerekliliğine sonuna kadar inanıyorum."
* 2013 yaz okuma etkinliği için, kendi doğum yılında doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış bir kitap. 30 puan!

25 Temmuz 2013

Berlinli Apartmanı


Berlinli Apartmanı
Yaprak Öz
Yitik Ülke Yayınları
Nisan 2013 (1. basım) 
239 sayfa

Yitik Ülke Yayınları'nın birkaç ay önce gönderdiği Berlinli Apartmanı'nı ancak bugün okuyabildim. Kitaba öğleden sonra başladım, yaklaşık dört saat içinde bitirdim! Uzun zamandır bir oturuşta roman bitirmemiştim, çok iyi geldi. Yaprak Öz'ün kitabı, daha ilk sayfalarında kendine bağladı beni, yazarın kullandığı sade ve akıcı dili çok sevdim! Kitabın başında iki tane sarman kediden bahsediyor diye özel bir ayraç bile seçtim kitaba. Meğer, ayraca hiç gerek yokmuş ama kitapta kedilerin özel bir yeri olduğundan, çok uygun bir ayraç seçmişim.

Berlinli Apartmanı, 1970'lerde Kadıköy'de inşa edilmiş ve yedi dairesinde yaşayan sakinleri ile tam bir İstanbul özeti. Genç çevirmen Oya'nın bu apartmana taşınmasıyla başlayan romanda, ilk 60-70 sayfa boyunca karakterleri tek tek tanıyoruz ve bizi bekleyen gerilimin ipuçlarını görmeye başlıyoruz. Olayın tırmandığı sayfalardan itibaren gerilimin dozu yüksek, hatta metafizik kavramların varlığını hiçbir zaman kabul etmeyen beni bile ürpertti; eğlenceli cin hikayeleriyle çok korkuttuğumuz bazı arkadaşlarım bu kitabı okusaydı benden çok daha fazla etkilenirlerdi mutlaka. Bir de, kitabı hava kararmadan bitirmeye karar verip bu kararı gerçekleştirmem iyi oldu sanırım. ^.^

Arka kapağında "Türk usulü bir Agatha Christie hikâyesi" yazıyor olsa da, Berlinli Apartmanı -Agatha Christie romanlarının çoğundan farklı olarak- karakterlerin her birini detaylandırmış ve kurgunun oluşturulduğu mekan sayesinde hemen okuyucunun etrafını sarıyor; esas sahne olan apartmandaki insanlar ve ilişkiler herhangi birimizin yaşadığı 30-40 yıllık bir apartmana o kadar benziyor ki, hiç yabancılık yaşatmıyor. Ayrıca; yazarın aralara serpiştirdiği Grease, Georges Simenon, Agatha Christie, Harry Potter, CSI gibi referanslar çok tanıdık ve çok sevdiğim ögeler olarak beni çok keyiflendirdi.

Sonuç olarak, tanıdık bir çevrede anlatılan bu hikayeyi çok sevdim. Kitabın ortalarında "Bu karakterden kesin bir sürpriz çıkacak, bir terslik var bunda" dediğim karakter beni yanıltmasaydı daha da çok sevecektim! Bir de, Oya'nın yeni maceraları yazılmaz mı acaba diye merak ediyorum.

* 2013 yaz okuma etkinliği için, esas mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı bir kitap. 20 puan!

23 Temmuz 2013

Öteki Dünya - Ay Devletleri ve İmparatorlukları


Öteki Dünya Ay Devletleri ve İmparatorlukları - L'Autre Monde ou les États et Empires de la Lune
Savinien Cyrano de Bergerac
Çeviren: Mustafa Demirkan
Yapı Kredi Yayınları
Nisan 2012 (1. basım) 
106 sayfa


Cyrano de Bergerac'ın kitabı Öteki Dünya Ay Devletleri ve İmparatorlukları 1600'lerin ortalarında yazılmış, ancak yazarın ölümünden sonra yayımlanmış. Takip eden yüzyıllarda yazılan birçok bilimkurgu kitabı gibi, bu kitap da döneminin eleştirisini yaparken daha özgür olmak için kendine mekan olarak uzak diyarları seçmiş. Öteki Dünya, kendisinden yüz yıl kadar sonra yazılan Mikromegas'ı anımsattı bana. Bugün sahip olduğumuz bilimsel bilgiden o kadar uzak zamanlarda yazılmışlar ki, neredeyse masal gibi geliyor yarattıkları bilim kurgu.

Öteki Dünya, Cyrano'yu ve kitabı anlatan, Mustafa Demirkan'ın kaleme aldığı bir giriş yazısıyla başlıyor; biraz uzunca ama mutlaka okunması gereken bir yazı bu, kitabın yazıldığı dönemi ve kitabın öngörülerini özetleyen iyi bir başlangıç. Fakat, bu yazının başlarında bir matematik problemi var, ya da ben bir şeyleri yanlış anladım. #direnmatematik (Bkz: yandaki fotoğraf)

Kitap, astronomi hakkında konuşan bir grup insanın tartışması ile başlıyor; içlerinden biri kendi savını kanıtlamak için Ay'a ulaşmaya karar veriyor ve "güneşin çiyleri çeken ısısı"ndan faydalanarak yükselmeye çalışıyor. Bu işe yaramayınca, tesadüflerin de yardımı ile "hayvanların iliklerini emen dolunay" sayesinde Ay'a ulaşıyor; orada bambaşka bir medeniyetle karşılaşıyor.

Ay'da adeta cenneti tanımlayan Cyrano, Prometheus'un aslında Adem olduğuna varan mitolojik benzetmeler ve tanımlardan bol bol yararlanmış. Ay'da yarattığı hayalî devletler ve insanlar aracılığıyla siyaset, sosyoloji, teoloji eleştirileri yapan Cyrano, kitabı tanrının varlığı üzerine bir tartışmayla bitirmiş. Dönemin bilim felsefesine güzel bir özet olmuş, keyifli bir kitap! (Okurken not aldığım birkaç cümleyi paylaşmadan gidemeyeceğim.)

Savaş üzerine:
"Eğer her iki taraf da aynı haklara sahip iseler oldukları gibi dursunlar veya sahip olmak istedikleri kent ya da eyalet için bir el papaz kaçtı oynasınlar. Bununla birlikte dört milyon adamın kafasını patlatırken onlar makamlarında bu zavallıların katliamı hakkında dalga geçebiliyorlar."
Düşünce özgürlüğü:
"Bu adamı, bu maymunu ya da bu papağanı, geldiği Ay'ın dünya olduğunu söylediği için mahkûm edemezsiniz; zira ister insan olsun, isterse Ay'dan da gelmesin, her insan özgür olduğuna göre, dilediğini hayal etmek hakkı da yok mudur?"
Kutsal yaratılış kavramı:
"Bizi durduran ilk engel, dünyanın ebediyetidir; insan zekâsı bunu kavrayacak kadar güçlü ve o kadar güzel, o kadar düzenli bu büyük evrenin kendi kendine oluştuğunu hayal edebilecek yetenekte olmadığı için, insanlar 'Yaratılış'a başvurmuşlardır."
 * 2013 yaz okuma etkinliği için, 150 sayfadan kısa bir kitap. 5 puan!

19 Temmuz 2013

Arsen Lüpen İki Çehreli Kadın


Arsen Lüpen İki Çehreli Kadın - La Femme Aux Deux Sourires
Maurice Leblanc
Çeviren: Aydın Bakanoğlu
İtimat Kitabevi
1972
246 sayfa

Kibar ve çok zeki hırsız Arsen Lüpen'in (daha önce okuduğum) öykülerinin aksine, bu kitap tek bir macerasını anlatıyor. 1972 yılında yayımlanan kitabın çevirisi, kendi dönemine özgü biçimde çok sevimli. 30-50 yıl önce çevirisi yapılan kitaplardaki Türkçeyi çok seviyorum ben. Bolca dizgi hatası var ama teknoloji dolayısıyla görmezden geliyorum onları da...

İki Çehreli Kadın; anlaşılmaz bir şekilde ölen ünlü bir opera şarkıcısı ile başlıyor, Arsen Lüpen'in olaya karışıp bu şarkıcının kayıp mücevherlerini araması ve bu arada polisle çekişmesi ile devam ediyor. Olaya karışan gizemli ve güzel bir kadın (kapakta görünenin aksine, sarışın bir kadın) var tabii ve Arsen Lüpen, kitabın en zeki ve becerikli karakteri olarak kalbimizde yer ediniyor.

Maurice Leblanc'ın kitabı, Arsen Lüpen'e özel bir ilginiz yoksa çok keyif vermez diye düşünüyorum; bence çok başarılı bir kitap değil. Hatta Arsen Lüpen'in diğer öyküleri kadar da iyi değil bence.

* 2013 yaz okuma etkinliği için, hiç görmediğim bir ülkede olayların geçtiği bir kitap. 20 puan!

15 Temmuz 2013

En Son Kale


En Son Kale - The Last Castle
Jack Vance
Çeviren: Ferhan Ertürk
Metis Yayınları
Ağustos 1997 (1. basım)
94 sayfa

En Son Kale, Metis Bilimkurgu dizisinden minicik bir kitap. Yazarı Jack Vance, roman değil de novellalar yazmayı tercih etmiş, En Son Kale de bu romancıklardan biri. 94 sayfalık bu kitabı dört günde bitirmekse benim ayıbım! Kitaba hemen ısınamadım, ama okudukça daha çok sevdim.

İnsanların farklı gezegenlere dağıldığı bir gelecekte, dünyaya geri dönen ve kapalı kalelerde yaşayan insanlar ile beraberlerinde getirdikleri Mek, Feyn gibi yabancı türler var kitapta. Kalelerde yaşayan klanlar, kendi aralarında klan şeflerini seçiyor ve tüm klanlar bir araya gelip "kalenin bir numaralı bayı"nı, resmî otoritesi olmayan bu unvanı taşıyacak adamı seçiyorlar. Kalelerin içinde yaşayan insanlar, kendilerini eğlendiren Feynler, taşıma işlerini yapan Kuşlar ve tüm ayak işlerini yapan Mekler sayesinde yalnızca zihinsel uğraşlarla vakit geçiriyorlar. Erkeklerin her biri, bir bilim alanında teori uzmanı, fakat pratik işlerin kendilerini küçük düşürdüğünü, özsaygılarını yitirmelerine neden olacağını düşünüyorlar. Doğruluğuna ve sonsuza kadar süreceğine inandıkları bu burjuvazinin içinde mutlu yaşarlarken Meklerin başkaldırısı karşısında ezberleri bozuluyor.

Altmetninde sınıf eleştirisi olan ve toplum düzenine dair dikkat çekici sözler söyleyen kitabı, bugün ülkemizde yaşananlarla paralel bir düzlemde değerlendirmek de mümkün; ya da ben herhangi bir şeyi Gezi olaylarından ayrı tutmayı beceremiyorum, emin değilim...

Kitabın tek (ve büyük) eksiği bence finali. Burjuva yaşam tarzını ince ince eleştirirken, çok yumuşak ve sıradan bir final oluşturmuş yazar. Yine de, okumaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum.

* Bu kitap 2013 yaz okuma etkinliğimiz için okuduğum ilk kitap oldu. Bana 5 puan!

13 Temmuz 2013

2013 Yaz Okuma Şenliği


Yukarıdaki, "hayır" diye cevaplamanın imkansız olduğu soruya tıkladığınızda, Pinuccia'nın öncülüğünde gerçekleştirilen bir okuma etkinliğinin detaylarına ve katılımcılarının listesine ulaşabilirsiniz.

Etkinlik biraz karışık gözüktü bana, sonra baktım ki çok da karışık değilmiş. Katılmak konusunda kararsız kaldım, mümkün olduğunca yeni kitap almaktan kaçınmaya çalışıyorum, son kitap alışverişlerim bütçemi epey sarstı. Fakat, kitaplığıma şöyle bir bakınca, sadece bir ya da iki kitap satın alarak da etkinliğe katılabileceğimi fark ettim. Üstelik böylece elimde yaz boyunca takip edeceğim bir okuma listesi ve daha hızlı okumak için bir gerekçem olacak.

9 Temmuz - 9 Ekim tarihleri arasında sürecek bu etkinlikte farklı puan değerleri olan 12 kitap seçiyoruz ve belirlenen süre içinde en fazla puanı toplamaya çalışıyoruz. Kategoriler ve benim seçtiğim kitaplar şunlar:

5 puan: Kuralların hepsini boşverip canının istediği herhangi bir kitabı okuyanlara.
En Son Kale, Jack Vence - tesadüfen 9 Temmuz'da başlamışım bu kitaba, etkinliğin ilk kitabı olsun. 94 sayfa.

5 puan: Genel kural en az 200 sayfalık kitap okumak olsa da 150 sayfadan kısa bir kitap okuyanlara.
Öteki Dünya, Savinien Cyrano de Bergerac - 106 sayfa.

10 puan: Okuduğu kitabın adında bir renk olanlara.
Necronomicon (Kara Dünyanın Kitabı), H.G. Ginger - 237 sayfa.

10 puan: Bir serinin ilk kitabı dışındaki bir kitabını okuyanlara.
Langelot Sabotajcıların Peşinde, Teğmen X - 227 sayfa.

15 puan: Kendisi dışında herkesin o kitabı okuduğunu düşünüp sonunda o kitabı kendisi de okuyanlara.
Bu kategori için henüz kitap seçemedim. Önerilere açığım, fakat tutup Elif Şafak okuyacak değilim!
Ekleme 15 Temmuz: Sahafım Faruk Bey İlyada'yı önerdi, fakat etkinlik süresi içinde yetiştirebileceğimden emin değilim. Önerilere hâlâ açığım.
Ekleme 25 Temmuz: Kuzenimden Puslu Kıtalar Atlası'nı aldım, İhsan Oktay Anar - 238 sayfa.

15 puan: Yasaklanmış bir kitap okuyanlara.
Otomatik Portakal, Anthony Burgess - 223 sayfa.

20 puan: Esas mesleği yazarlık olmayan bir kişinin yazdığı bir kitabı okuyanlara.
Berlinli Apartmanı, Yaprak Öz - Yaprak Hanım halen İngilizce öğretmeni imiş. 239 sayfa.

20 puan: Türü kurgu olmayan bir kitap okuyanlara.
Hayatım... Otobiyografi, Agatha Christie - 608 sayfa

20 puan: Hiç görmediği bir ülkede olayların geçtiği bir kitap okuyanlara.
Arsen Lüpen İki Çehreli Kadın, Maurice LeBlanc - Aslında bu ve Langelot kitabım her iki kategoriye uyuyor; seri kitapları ve her ikisi de Fransa'da geçiyor. 246 sayfa.

25 puan: 400 sayfadan uzun bir kitap okuyanlara.
Perdido Sokağı İstasyonu, China Miéville - 736 sayfa.
Ekleme 25 Temmuz: Bugün Gölge Oyunu, Ray Bradbury Anısına Yepyeni Öyküler'i aldım, bunu da okuyabilirim sanki - 468 sayfa.

25 puan: Romanın yazarı veya karakterlerinden birinin adı veya soyadı kendisininkiyle aynı olan bir kitap okuyanlara.
Efsaneler - Hikayeler - Portreler, Osman Çelik - 'Adaşım bir yazar ya da karakter nereden bulayım ben' diye dertlenirken fark ettim ki, ben adımı Kafkas mitolojisinden alıyorum! 352 sayfa.

30 puan: Kendi doğum yılında doğan veya ölen bir yazar tarafından yazılmış bir kitap okuyanlara.
1984 yılında ölen Truman Capote'nin bir kitabını okumaya karar verdim, bu kitabı almam gerekecek.
Ekleme 15 Temmuz: Capote'nin Soğukkanlılıkla kitabını aldım. 419 sayfa.

12 Temmuz 2013

Güneş Sistemi Öyküleri


Güneş Sistemi Öyküleri - Isaac Asimov's Solar System
Derleyen: Isaac Asimov
Çeviren: Nil Okman
Maya Yayınları
Aralık 1983 (1. basım)
346 sayfa

Güneş Sistemi Öyküleri, Isaac Asimov'un derlediği, sunuş ve açıklamalarını yazdığı bir bilim kurgu öykü kitabı. Kitapta on üç öykü var, Güneş Sistemi'ndeki her gök cismi için (asteroid kuşağı ve kuyruklu yıldızlar da dahil) yazılmış öykülerden önce ise, Asimov'un bu gök cisimleri ile ilgili kısa açıklamaları var. Bu açıklamaları da, öyküler gibi, çok severek okudum. En sevdiğim öyküler ise Dünya öyküsü (Su Gürlemesi, Isaac Asimov) ve Mars öyküsü (Zıpzıp Arkadaş, Terry Carr) oldu.

Çok hoşuma giden bir detay ise, Neptün'de Bir Pazar adlı öyküde, yazarın (Alexei Panshin) Plüton'u "yerini şaşırmış bir ay" olarak nitelemesi oldu. 1969'da yayımlanan bu öykünün öngördüğü üzere, zavallı Plüton 2006 yılında gezegen unvanını kaybedip "cüce gezegen" olarak sınıflandırıldı ve ilkokulda öğrendiğimiz dokuz gezegenli güneş sistemi geçerliliğini yitirdi. Zavallı Plüton...
 
Kitap, sistemimizin merkezinden başlayıp dış gezegenlere doğru ilerliyor.

Güneş - Güneş'te Hava Durumu (Theodore L. Thomas)
Dünya'da iklimin tamamen kontrol altına alındığı bir dönemde, Güneş'in beklenmeyen değişiklikler göstermesi ve bilimadamları ile politikacıların çözüm arayışı.

Merkür - Aydınlıkyüzden Geçiş (Alan E. Nourse)
Merkür'ün (çok sıcak) aydınlıkyüzüne girmeyi planlayan bir ekip ve aynı tecrübeyi daha önce yaşamış bir adamın anlattığı anılar.

Venüs - Altın Arayıcının Aşkı (Robert Sheckley)
Geniş Venüs çöllerinde altın arayan bir adam.

Yer - Su Gürlemesi (Isaac Asimov)
Dünya'da okyanus altına ve uzayda Ay'a kadar dağılan insanların rekabetini; su altında kurulu bir kentte anlatmış Asimov. Kitaptaki en sevdiğim öykülerden biri oldu.

Mars - Zıpzıp Arkadaş (Terry Carr)
Mars'ta hayat var! Mars'ın kendine özgü türlerinin yanında, insanlar da kalıcı üsler kurmuşlar. Marslılar ile insanlar arasındaki diyalog var bu öyküde. Bence kitabın en iyilerinden...

Asteroidler - Midyeci Bull (Poul Anderson)
Mars ve Jüpiter yörüngeleri arasında, 1800'den fazlasına isim verilmiş, 2500 kadarının yörüngesi saptanmış tahminen 40.000-100.000 kadar asteroid olduğu tahmin ediliyormuş. İşte bu kuşaktan hasar almadan geçmeye çalışan bir gemi ve personelinin hikayesini okuyoruz.

Jüpiter - Köprü (James Blish)
Köprü, bu kitapta en zor okuduğum öykü oldu sanırım. Kötü olduğu için değil, çok boğucu bir atmosferi olduğu için. Jüpiter'de inşa edilen bir köprü ve görevli personeli okuyoruz bu öyküde.

Satürn - Satürn Şafağı (Arthur C. Clarke)
Bir vakitler odamın tavanında parlayan yıldızlar ve gezegenler içinde en dikkat çekeni ve halkalarıyla en sevdiğim gezegen! Clarke'ın öyküsünde yıllar boyunca uzayı hayal etmiş yaşlı bir adam var.

Uranüs - Kar Yörüngesi (Fritz Leiber)
Kitaptaki çok sevdiğim öykülerden biri, hatta bir Doctor Who bölümü olmaya çok yakışırdı. Ne oldukları, nereden geldikleri bilinmeyen uzaylıların dünya filolarına saldırısı ve Birinci Yıldızlararası Savaş.

Neptün - Neptün'de Bir Pazar (Alexei Panshin)
Neptün Gezegeni'nde hayat izi bulmak isteyen, biraz acayip bir adam ve Neptün'e ilk kez ulaşılması...

Plüton - Bekle (Larry Niven)
Plüton için iki öykü var kitapta. Bunların ilki, Bekle, bence biraz lirik anlatımı ile güzel bir öykü; Plüton'a inen ilk gemi ve personeli var.

Plüton - Nikita Eisenhower Jones (Robert F. Young)
İlk öykünün aksine, maceralı bir öykü; yine de romantik bir yaklaşımı var. Uzaya çıkmaya karar veren ancak fiziksel özellikleri dolayısıyla Uzay Akademisi'ne kabul edilmeyen bir adamın hikayesi.

Kuyrukluyıldızlar - Kuyrukluyıldız, Kurgan ve Kapsül (Duncan Lunan)
Dünya'ya yaklaşan bir kuyrukluyıldızı gözlemek, iniş yapıp örnek toplamak için yola çıkan astronotlar ve kuyrukluyıldızda buldukları. Bu kitap için güzel bir kapanış.

Yazının başında iki öyküyü çok sevdim demiştim ama daha fazlasını çok sevmişim aslında. Maya Yayınları etiketli kitap, 1983 yılında basılmış. Bulursanız kaçırmayın. =)


#direnpluton
Bu arada, katılmak konusunda biraz çekingen davransam da, keyifli gözüken bir kitap okuma etkinliği var Pinuccia'nın blogunda. Bilgi ve katılım için buyurun: 2013 Yaz Okuma Etkinliği

7 Temmuz 2013

Edgar Allan Poe'dan Seçme Hikâyeler



Seçme Hikâyeler
Edgar Allan Poe
Çeviren: İffet Evin
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
Temmuz 1985 (1. basım) 
246 sayfa

1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları tarafından yayımlanan Seçme Hikâyeler, Edgar Allan Poe okumaya başlamak için iyi bir kitap oldu. Önsözde Poe'nun edebiyatını, akademik alıntılar ile birlikte anlatmışlar; Dr.Helena Kane Finn'in yazdığı önsöz, Poe'nun önemini, yaşamını, öykülerindeki simgeselliği kısaca özetliyor.

Kitapta Poe'nun yarattığı dedektif Dupin ile birlikte (okumak istediğim dedektiflerin başında gelir kendisi) her biri diğerinden daha karanlık ve korkutucu öyküler var. Bu kitaba başladığım gece, yıllar sonra ilk kez kabus görmem tesadüf değildir diye düşünüyorum. Bu kadar etkileyici ve korkutucu öyküler okumamak lazım sanırım!

Hakkında benden çok daha yetkin insanlarca yazılmış birçok makale bulunan ve öyküleri neredeyse 200 yıldır okunan Poe hakkında çok fazla yazamayacağım. Yalnız, tüm öykülerini alıp okumam gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de, sevgili sahafım Faruk Bey'in önerisi ile, Hasan Fehmi Nemli çevirisi ile Dost Kitabevi tarafından yayımlanan üç ciltlik "Bütün Öyküleri" setini alacağım en yakın zamanda.

3 Temmuz 2013

Kitap yerleştirme sanatı 4

Babamın ve annemin bir olup "bu kızın kitapları raflara sığmaz oldu" diyerek bana yeni bir kitaplık yaptıklarından daha önce bahsetmiştim. Ankara'dan kaçtığım bir haftasonunda üstünkörü yaptığım düzenleme içime hiç sinmiyordu; birkaç gün önce bol vaktim oldu, bütün kitaplığı elden geçirdim. Bu arada kitaplarımın bol bol fotoğrafını çektim. -Faruk Bey kitaplara fetiş nesnesi gibi davrandığımı düşünüyor, haklı olabilir.- Dolayısıyla, bol fotoğraflı, "ne güzel kitaplığım var, di mi?" temalı bir yazıya hazır olun! :)

Kitaplığımda yerleri sabit olan kitaplar var, Asimov kitapları başta olmak üzere bilim kurgu kitapları, polisiyeler gibi... Buna rağmen, Ankara'dan buraya taşıdığım kitapları yerleştiremeyince baştan başlamak gerekti. Operasyon öncesi görüntü:


Her zamanki gibi kitapları yığınlar halinde indirip türlerine, yazarlarına ve yayınevlerine göre ayırdım. Bu arada (yine) kitaplığımda ikişer tane olan kitaplar buldum, ayırdım; ciltli aldığım serilerden ayrıca tek kitabı olanları ayırdım; bu kitaplara yeni sahip bile buldum! Bir de boy, portre, mayolu fotoğraflarını çektim ki, buraya düzgün bir döküm yapabileyim.

Bu arada, "aa bu kitabı şuradan almıştım," "bunu alırken yanımda x vardı," "bak bunu bana bilmemkim hediye etmişti" temalı duygusallıklar geldi, geçti. Kitaplık düzenlemek gözüktüğünden çok daha zorlu bir süreç benim için; kitapların anılarına dalıp işi gücü bırakıyorum, bütün bir günümü harcıyorum.
Önce, bilim kurgu kitap serileri... Eksikleri var, yazar yığınlarına bölünenleri var. Şu aralar benim için öncelikli olanı, Metis dizisinin eksiklerini tamamlamak. Karşınızda Metis Bilimkurgu, Okat Uzay Serisi, Baskan Kurgu Bilim Dizisi ve İthaki Bilimkurgu:


Yayınevi serilerine ya da yazar yığınlarıma ekleyemediğim bilim kurgu kitapları (birkaç tane de bilim kitabı ya da fantastik kurgu karışmış olabilir tabii) öyküler ve diğerleri olmak üzere şöyle:


Herbirini ayrı ayrı sevdğim bilim kurgu (ve bilim, hatta fantastik kurgu) yazarları var sırada, ama önce kapağını açınca mutlu olduğum Otomatik Portakal:


  

Tuğla ebatlı ciltli serileri çok seviyorum, hatta seri olmasa bile öyle kocaman kitaplara bayılıyorum. Serileri ile birlikte Arthur C. Clarke, ayrıca başka seriler ve tuğlalar var:


Bunların ardından ise, en sevdiğim bilim kurgu yazarı olan Isaac Asimov geliyor elbette. Kendisine ayırdığım rafa sığamayıp, kaçak kat çıkmakta olduğumu gururla bildiririm:


Buradan, polisiye ve casus romanlarına geçiyorum. Bilim kurgudan sonra, kitaplığımda en çok bulunanlar bu kitaplar. Agatha Christie, Sir Arthur Conan Doyle, birkaç James Bond kitabı, Arsen Lüpen kitapları, Langelot serisi, hatta (başka yere uyduramadığımdan) Macera Tüneli dizisinden birkaç kitap:


Güzel mitoloji kitaplarım birikmiş, özellikle Edith Hamilton, Yunan mitolojisi okumak isteyen herkese ısrarla önerdiğim yazardır. İlyada ve Odysseia ise, Ankara Kitap Fuarı'nda bulup sevinç çığlıkları atarak aldığım kitaplar.


Kafkasya ile ilgili kitaplarım, bir kısmını ben yıllar içinde topladım, bir kısmı çocukluğumda Kafkasya'dan gelmişti, neredeyse yarısını ise geçen ay topluca Aşiyan Sahaf'tan aldık annemle.


Türk yazarların kitapları, düşündüğümden daha az varmış bende. Bir kısmı odamda tutmadığım kitaplar arasında olsa da, kendi kendime hayal kırıklığına uğradım. En sevdiğim yazarlardan biri olan Reşat Nuri Güntekin, vazgeçilmezlerim Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz, mizah dergilerinden tanıyıp sevdiğim yazarlar, diğerleri...


Bütün bu süreçten bana kalan sırt ağrısının esas sorumluları olarak albümler ve sanat, sanat sosyolojisi, sanat felsefesi kitaplarım:


Can Yayınları ve kategorilere ayıramadığım diğer kitaplar:


Böyleyken böyle... Saatlerce zaman harcayıp yatağımın üstünde dev bir kitap yığını oluşturdum; böylece uyumadan önce kitapları yerleştirmek zorunda kaldım. Aksi halde, yerde yığılı duran kitapların birkaç gün öylece beklemelerini sorun etmeden yaşayabilirdim... Son olarak, bir adet kitap yığını ve kitaplığımın son halini ekliyorum. Böylece, çok fotoğraflı bu yazıyı bitirebilirim ve sonuna kadar okuduysanız/baktıysanız teşekkür ederim.


Not: Blogger arayüzünde fotoğrafları istediğim gibi düzenlemek pek kolay değilmiş, arada HTML kodlarını da kurcalayıp ancak bu kadar düzgün bir görüntü sağlayabildim. İdare edin :/

tl;dr geçen gün hiç işim yoktu, kitaplarımla uğraştım.