22 Şubat 2013

Güneşin Tanrıları

Yazar Ayları iftiharla sunar: Güneşin Tanrıları

Bu güzel etkinliğe ilk kez bu ay katıldım, çünkü Isaac Asimov okumaya karar verdiler. Ben de henüz okumadığım Asimov kitaplarından birini bu ay okunacaklar listesine aldım; hatta bir önceki yazıda belirttiğim üzere "İnsanlar Neden Saçma Şeylere İnanır"ı yarım bırakıp Asimov'a geçtim. O kitabı da tamamlayacağım, ama hemen değil.

Yazar Ayları için seçtiğim kitabımı, Ankara-İstanbul-Ankara yolunda, Pamukkale Turizm otobüsünde okudum. (Burada belirtmek istediğim bir şey var, otobüs yola çıkmadan önce, mola yerlerine yaklaşırken vs... hem gidiş, hem dönüş yolunda Nothing Else Matters'ın enstrümantal versiyonunu yayımladılar, rahatsızlık vermeyecek kadar az bir sesle yaptılar bunu; bayıldım, pek mutlu oldum.) İstanbul'a giderken kitaba başladım, yarısına yaklaştığımı fark edince durdum, kalanını Ankara'ya dönerken tamamladım. Bir de, Pamukkale'nin Kadıköy'deki yazıhanesine kadar servisle gidip, servisten indiğim an karşımda Kabalcı Kitabevi'ni bulmam pek güzel oldu. Kuzenimi beklerken "bir bakayım" diye içeri girdim, kendi yayınlarında çok güzel indirimleri olduğunu fark ettim; kendime C.S. Lewis'in Kozmik Üçleme'sini, Erasmus'un Deliliğe Övgü'sünü ve bir arkadaşıma Kadında ve Erkekte Eşcinsellik adlı, yazarını hatırlamadığım kitabı aldım. Bir de kahve değirmenli, sevimli ayraç alıp huzur buldum. Neyse... Konuyu oradan oraya dağıtıyorum, kitaba geleyim.


Güneşin Tanrıları - The Naked Sun
Isaac Asimov
Çeviren: Hikmet Niven
Altın Kitaplar Yayınevi
Mart 1984 (1. basım)
332 sayfa

Benim öykü derlemesi zannettiğim Güneşin Tanrıları meğer romanmış. Çelik Mağaralar'dan sonra yazılan kitapta yine R. Daneel Olivaw ve detektif Elijah Baley var. Vakıf Serisi ile birlikte okumam gereken bu kitabı apayrı bir zamanda okudum, uygun bir boşlukta -Vakıf'la bağlı tüm kitapları toparlayıp- bir kez daha okumayı planlıyorum.

Güneşin Tanrıları, insanların birçok gezegende kolonileştiği bir dönemde, Dünya'da, ana gezegende başlıyor. Kolonilerin güçlü ekonomisi ve teknolojisi karşısında zayıf kalan dünya halkı, açık alanları ve tarımı robotlara bırakarak yer altına çekilmiş. Kapalı bir ekosistemde, duvarların arasında, gökyüzünü görmeden yaşamaya başlamışlar ve agorafobik bir nesil ortaya çıkmış. Elijah Baley de, diğer insanlar gibi açık alanlardan korkan, duvarların güvenliğine sığınan bir adam; 6. seviyede sivil memur olduğu için, seviyesinin getirdiği ayrıcalıklardan yararlanabilen ve başkente uçakla gitmesi gerektiğinde korkudan ne yapacağını şaşıran bir detektif.

Elijah Baley'nin Washington'a çağırılması, korkutucu bir uçak yolculuğu ve kendisine görevinin açıklanmasıyla başlıyor roman. Geri kalmış ve politik/ekonomik olarak bastırılmış Dünya sakinlerinin koloni gezegenlerine (kendi deyişleriyle Uzaycılar'ın gezegenlerine) gitmeleri olağan değil; hem diğer gezegenlerin baskıları, hem de açık alan korkuları bunu engelliyor. Fakat Solaria gezegeninden gelen yardım talebi üzerine Elijah Baley'nin Solaria'ya gitmesi gerekiyor.

Baley, Solaria'da bir cinayeti (Solaria tarihinin ilk cinayetini) çözmek üzere görevlendiriliyor, aynı zamanda Dünya'daki amiri tarafından Solaria'yı incelemesi ve sosyolojileri hakkında mümkün olduğunca çok bilgi edinmesi isteniyor. Korkutucu bir yolculuğun ardından Solaria'ya ulaşan Baley, orada R. Daneel Olivaw'la ikinci kez buluşuyor ve cinayet üzerinde birlikte çalışıyorlar.

Kitabın hemen başında, bir zamanlar filmlerde çok görülen, gerçekleşmesi beklenen sanal gerçeklik gözlüklerini tarif ediyor Asimov; yine beni hayrete düşürüyor.

Kitapta en çok ilgimi çeken Solaria gezegenindeki sosyal yapı oldu. Büyük gezegende sadece yirmi bin insan yaşıyor. Kalabalık ve sıkışık Dünya'nın aksine, Solaria'da nüfus kontrol altında tutuluyor, insanlar kendilerine ait geniş arazilerin ortasındaki malikanelerde yalnız yaşıyorlar ve gelişmiş üç boyutlu görüntüleme teknolojileri ile iletişim kuruyorlar. Dünyalıların açık alan korkusunun yerini insanlarla bir arada olma korkusu almış, hiç kimse (doktorlar bile) zorunlu olmadıkça eşleri dışında kimseyle görüşmüyorlar, eşleri ile görüşmelerini ise mümkün olduğunca kısa tutuyorlar. Kalabalık yerlerden mümkün olduğunca kaçan, çok fazla sosyalleşirsem şarj olmak için yalnız kalmaya ihtiyaç duyan biri olarak, bu fikir bana çekici gelmedi değil. Biraz abartılmış olduğunu kabul ediyorum ama yine de hoşuma giden bir tarafı var.

Neyse... Güneşin Tanrıları'nı Vakıf Serisi ile birlikte okumalısınız bence. Önerilen okuma sırası için şuraya göz atabilirsiniz.

Diğer katılımcılar ve onların Asimov yorumları için Pınar'ın yazısına ve yorumlarda bırakılan linklere bakmak lazım...

2 yorum:

  1. Nasıl da keyifle okudum yazını normal insan saatinde işten eve geldiğim haftanın şu son iş gününde :) Asimov'u seçmek süper oldu. Bir sürü insan hem yazarı, hem de sahaf gezmeyi öğrendi bu vesileyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asimov yazılarını okudukça keyifleniyorum ben de, yeğenim bile okudu bir tane ama yazı yazmaya ikna edemiyorum =)

      Sil