31 Ekim 2012

Yakma Zevki


Yakma Zevki - A Pleasure to Burn: Fahrenheit 451 Stories
Ray Bradbury
Çeviren: Murat Özbank
İthaki Yayınları
Şubat 2012 (1. basım)
479 sayfa

"Bradbury ne karamsar adammış," dedim, "ve, ne haklıymış," dedi Ayberk. Ray Bradbury'nin okuduğum bütün kitapları karanlık. Gotik bir karanlıktan bahsetmiyorum, kendine özgü bir biçimde; çok doğal, sıradan bir gelecekten bahsederken her şeyin daha kötüye gideceğini düşünüyor ve düşündürüyor. Yakma Zevki'nde de beni ürküten bir karamsarlık ve daha kötüsü, gerçekleşen kehanetler var.

Yakma Zevki, Fahrenheit 451'den önce yazdığı öykülerden oluşuyor, romanın taslağını oluşturan iki uzun öykü de var içinde. Öykülerin tamamı 1950'lerde yazılmış ve Bradbury'nin gelecekten ne kadar umutsuz olduğu açıkça görülüyor.

Bir de, gotik edebiyata ve karanlık hayalgücüne o kadar çok gönderme yapmış, Edgar Allan Poe'dan (ve başka yazarlardan) o kadar çok bahsetmiş ki Bradbury, başta Poe olmak üzere hepsini okumam gerektiğine karar verdim çoktan.

Fahrenheit 451'in ana çerçevesini biliyoruz, kitapların yok edildiği, kitap barındırmanın yasadışı olduğu bir gelecek var. Yakma Zevki'ndeki öyküler bu geleceğin öncesinde -ki bugün yaşadığımız çevre ile paralel olduğunu rahatlıkla iddia edebilirim- ya da yakın zamanında geçiyor. İnsanlar kitap okumayı bıraktı, dergiler fotoğraflarla dolu birkaç satırlık yazılara dönüştü, televizyon kısa, içi boş programlarla doldu, okullar düşünen insan yetiştirmeyi bıraktı. Devlet arkadan gelip kitapları tümüyle yasaklayana kadar böyle devam etti diyor Bradbury. Kehanetinin ilk kısmını çoktan hallettik, devamı henüz tamamlanmadı.
"Kitapları ele al mesela. Eskiden sadece orada burada birkaç çeşit insanın ilgisin çekerlerdi. Birkaç kişi farklı olmuş, çok da önemli değildi. Dünya genişti, farklılıklar için bol bol yer vardı. Ama sonra dünya kitleselleşti ve kalabalıklaştı. Milyonlarca insan için her şeyin basit olması gerekiyordu."
Fahrenheit 451'i okuduysanız, bu kitabı da mutlaka okumalısınız. Yok, henüz okumadıysanız, önce Fahrenheit 451'i, sonra bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Son olarak, Ray Bradbury diyor ki: "Cehalet, Bay Garrett, ölüm getirir."

28 Ekim 2012

Bayramlık Kitaplar


Uzuuun bir aradan sonra bugün Aşiyan Sahaf'a uğrayabildim, üç torba kitapla çıktım! Yukarıda gördüğünüz kitapların büyük kısmını benim için ayrılmış bir yığın halinde görünce mutluluktan havalara uçtum. Bu kadar mutlu olmuşken, izninizle bu kitaplardan birazcık bahsetmek istiyorum.

Beş tane Asimov kitabı aldım; İmparatorluk, yine Altın Kitaplar'ın farklı isimle yayımladığı Vakıf serisinden, ama ilk baskı olduğunu da görünce (1983) aldım; Bilinmeyen Tehlike ile Yeryüzünün ve Evrenin Keşfi, Asimov'un makale derlemelerinden; Galaksi Şeytanları ve Dünya Hepimize Yeter ise, bilimkurgu öyküleri. (Galaksi Şeytanları, benden önce İbrahim Kodal'a aitmiş. Herkes kitaplarına isim yazsa da, sahaftan aldığım bütün kitaplarda bir isim görsem ne güzel olurmuş aslında!)

Asker Kaçağı bir bilimkurgu öykü derlemesi. Korkunun Bütün Sesleri ile birlikte, bilimkurgu rafına eklenmesi gereken kitaplardan. Korkunun Bütün Sesleri'ni uzun süre önce alıp Asker Kaçağı'nı sonraya bırakmıştım, tamamlamış oldum.

Dracula'yı okumam gerekiyordu, son yıllarda pek popüler olan vampirlerin edebî temelini öğrenmek için. Rafta görünce, tabii ki almam gerekiyordu!

Edgar Allan Poe'yu bir süredir epey merak ediyorum, artık okumam gerektiğine karar verdim; özellikle Ray Bradbury'nin Poe sevgisi dolayısıyla. Seçme Hikayeler kitabı Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları'ndan çıkmış, 1985 yılında. Kapakta '97 Eylülü, Faruk'tan diye bir not var ama kime hediye edildiği belli değil.

Son olarak, kitapların arasında görünce minik bir çığlık attığım Doctor Who kitabı, Doktor Kim ve Gizli Silah var. Çeviriyi ve anlatımı beğenirsem serinin diğer kitaplarını da bulmam gerekecek tabii! Bir de, internette şöyle bir bakınayım dedim, 8 liraya aldığım kitabı 40 sterline (yaklaşık 115 TL) satan bir site buldum. Burada.



Şu gördüğünüz mükemmel kapaklı kitabı ise Faruk Bey ödünç verdi, okuyup iade etmek üzere. 1930 yılında basılmış olan Kalpazan "Türkiye Şarlok Holmesi Salih Münür Beyin hatıratı" imiş. Bu kitabın içinde de minik bir not var: 13 Aralık 1985 ht Mustafa'dan.

İnternette kitap hakkında bilgi bulamadım, fakat ayrıca bir yazarı olmadığına göre, Salih Münür Bey'in gerçek hikayesi olduğunu umuyorum.

İncecik bir kitap, 77 sayfa ve büyük puntolarla yazılmış fakat öyle ağdalı bir dili var ki, okuma hızımı epeyce düşürüyor. Buyrun, kitabın ilk üç cümlesi:
Polis mesleğine, zabıta vukuatına, cinaî ve esrarengiz vak'a ve hadiselerin iç yüzünü öğrenmeğe küçüktenberi mukavemet edilmez bir meyil ve muhabberim vardı. Her zaman gazetelerde okuduğu veya öteden beriden işittiğim faili meçhul bir vak'a; bende perdeler altında saklanan esrarı çözmek, bulmak emelini uyandırırdı. Bu mukavemet edilmez emel ve arzuların tesiriledir ki: 310 tarihinde o vakıt zabtiye nazırı olan Nazım Paşaya intisap ederek bil'fiil ifayı hizmete başladım.
İyi okumalar, iyi bayramlar!

27 Ekim 2012

Langelot


Çocukluğumdan beri pek sevdiğim "Langelot" serisinin bir kitabını bulup okuyunca bahanem oldu; kısaca bahsedelim dedim.

Serinin yazarı Teğmen X (Lieutenant X) olarak geçiyor, gerçek ismi ise Vladimir Volkoff ve Rus asıllı bir Fransız. 1965-1986 yılları arasında tam kırk adet Langelot kitabı yazmış. Baskan Yayınları da, bu kitapları "İdeal Kitaplık" serisinde yayımlamış. İlk Langelot kitabımı ilkokuldayken okuduğumu tahmin ediyorum çünkü kendimi bildim bileli evde duruyor o kitap. Bir süredir de, sahaflarda bulursam almaya başladım ama pek kolay bulunduğunu söyleyemem ve 40 kitaptan sadece 4-5 tanesi var bende. Sevgili hocam Ali Murat Atay'da tüm seri vardı ve çok kıskanmıştım!

Langelot, Fransız Gizli Servisi'nin pek genç, yakışıklı, sempatik, yetenekli ajanı. Her kitapta başka başka maceralar, muhakkak genç olduğu kadar sevimli bir kız; bolca zorluk, sıkıntı; görevini başarıyla tamamlayan Langelot! 250-300 sayfalık, mini boy kitaplar; 1-2 saat içinde rahatlıkla bitiyor.

Kitapların güzel ilüstrasyonlarını ise önce Maurice Paulin, son sekiz kitapta ise Robert Bressy çizmiş.

Bulursanız alın, okuyun (sonra bana satın?)

23 Ekim 2012

Arsen Lüpen'in İtirafları


Arsen Lüpen'in İtirafları - Les Confidences d'Arsène Lupin
Maurice Leblanc
Çeviren: Aydın Bakanoğlu
İtimat Kitabevi
1972
240 sayfa

Kibar hırsız Arsène Lupin'in maceralarını anlatan Arsen Lüpen'in İtirafları, 1972'de yayımlanmış. İtimat Kitabevi, "Arsen Lüpen Serisi: 1" olarak listelemiş kitabı. Kitabın orijinal ismi yazmadığı için, Arsène Lupin'in ortaya çıktığı ilk kitap olup olmadığını bilmiyorum.

Maurice Leblanc'ın yarattığı Arsène Lupin, sadece zenginlerden çalan, insanlara fiziksel zarar vermeyen (hatta kan görmekten rahatsız olan) kılık değiştirmekte çok usta bir hırsız. Kendince bir etik ve adalet anlayışı var. Tabii, keskin zekası sayesinde polise hiçbir zaman yakalanmıyor, ancak arasıra karşılarına çıkıp onlara yardımcı olduğu da oluyor.

Hercule Poirot ve Sherlock Holmes okuyorsanız, bir ara okunması gereken bir anti-kahraman Arsène Lupin. Hızlıca okunacak, eğlencelik.

8 Ekim 2012

Kızıl Yıldız / Mühendis Menni


Kızıl Yıldız - Красная звезда (Krasnaya Zvezda)
Aleksandr Bogdanov
Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yordam Kitap
Temmuz 2009 (1. basım)
189 sayfa

Mühendis Menni - Инженер Мэнни (İnzhener Menni)
Aleksandr Bogdanov
Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Yordam Kitap
Temmuz 2012 (1. basım)
160 sayfa

Sovyet yazar ve bilim adamı Aleksandr Bogdanov'un iki kitaplık Kızıl Yıldız serisini çok sevdim. 1900'lerin başında yayınlanan Kızıl Yıldız, sosyalist bir dünyayı anlatıyor. İlk kitaptan yaklaşık on beş yıl sonra basılan Mühendis Menni ise, aynı dünyanın geçmişini ve sosyalist düzenden önce neler olduğunu anlatıyor.

Bogdanov'un bilimsel bazı öngörüleri inanılmaz başarılı, 3D sinemayı anlatmış! Bazıları ise tabii ki, o kadar da değil. Henüz anti-maddeyi kullanmayı başaramadı bilim adamları...

Kızıl Yıldız, siyasal gerilimin yükseldiği bir ortamda başlıyor. Sosyalist bir bilim adamı olan Leonid, elektronlar ve madde hakkında yazdığı bir yazı sayesinde Menni kod adlı adamın dikkatini çekiyor. Leonid'in teorisinde anlattığı "Dünya, Güneş ve bildiğimiz diğer cisimler tarafından çekilen değil, itilen tipte madde"yi, gizli bir bilim insanları topluluğu olarak üretebildiklerini söyleyen Menni; negatif madde ile uçmayı başardıklarını ve atmosfer dışı uçuşlar yapabildiklerini anlatıyor; Leonid'i kendilerine katılmak üzere davet ediyor. Sonra, Menni ve arkadaşlarının aslında Marslı olduklarını öğreniyoruz. Bogdanov, büyük bir iyimserlikle tek güneş sistemi içinde iki gezegende benzer evrim basamakları olacağını, Mars'ın oksijen içeren bir atmosfere sahip olduğunu, farklı gezegenlerde aynı bilincin olgunlaşacağını varsaymış ve bu varsayımla birlikte Mars insanlarının hızlı bir toplumsal ilerleme gösterip ideal sosyalist toplumu kurdukları bir ütopya yaratmış.
Menni ve arkadaşlarına katılan Leonid, serbest düşme yasasına göre hızlanarak dünyadan uzaklaşan gemi ile Mars'a gider, yaklaşık 2,5 ay süren yolculuk boyunca Marslıların dilini öğreniyor, gemi ekibindeki çeşitli uzmanlarla vakit geçirip her birinin mesleklerine nasıl yaklaştıklarını, eğitim anlayışlarını öğreniyor; Dünya gezegeninin temsilcisi olarak Marslıların sosyalist düzenini anlamaya çalışıyor. Böylece Bogdanov, idealindeki sistemle ilgili birçok detayı anlatabiliyor okuruna.
"Bilimimiz ve sanatımız, ortak çalışmayla elde edilmiş olan şeyleri herhangi bir kişiye mal etmeden korur. Geçmişin isimlerinden oluşan bir safranın insanlığın belleğine bir yararı yoktur."
Mars'a indiklerinde ise çalışma koşulları, istatistik bilimi, okullar, hastaneler, yaşama ve ölüme bakışları... hakkında bilgi edinmeye devam ediyoruz Lenny ile birlikte.
"Çalışmak, gelişmiş sosyalist insanın doğal gereksinimidir ve örtülü veya açık bir şekilde çalışmaya zorlamak bizim için son derece gereksiz bir şeydir."
Bogdanov, kurguladığı dünyada sanatı da ihmal etmemiş ve Mars'ta bir müzeyi, Mars'ın sosyalist toplumunun sanata bakışını uzun uzun anlatmış. Sosyalist bir toplumda müzelerin sanat koleksiyonları değil, estetik bilimiyle ilgilenen kurumlar olduğunu söylemiş. Kitabın yazıldığı tarihte estetiğin bir bilim dalı olarak ele alınmasına bayıldım! Sanatın işlevselliğine de değinmiş yazar, bu bölümde. Nesnelerin güzelliği uğruna işlevsellikten vazgeçilmesini "O zaman sanat değil, sahte bir güzellik, yapaylık söz konusu olurdu." diyerek yadsıyor; konstrüktivizmi yaratan Rus sanatı, elbette işlevselliğe önem verecektir! Aynı yaklaşımla, kuralsız/düzensiz şiiri de eleştiriyor, "Doğru ritimli olan bir şeyin bize güzel görünmesinin nedeni hiçbir zaman kurallara düşkünlük değildir, bunun nedeni, bu doğru ritimli şeyin yaşantımızdaki ve bilincimizdeki süreçlerin ritmik doğruluğuyla derin bir uyum sağlamasıdır." diyor.

Kitapta öngörülen gelecek ve teknoloji; kimi yerlerde o kadar başarılı ki; Bogdanov, bizim için sıradanlaşan üç boyutlu sinema sistemini tüm detayıyla anlatmış; yalnız gözlük yerine dürbün kullanmış.
"Ekranda aynı anda iki görüntü, yani bir stereogramın iki yarısı veriliyordu, izleyici salonunun her bir koltuğunun önünde ise iki düz görüntüyü bir tek görüntü, ama üç boyutlu bir görüntü halinde birleştiren stereoskopik bir dürbün bulunuyordu."
İdeal toplumu anlatan kitapta, bu topluma ayak uydurmakta zorlanan Leonid'in sıkıntıları ile birlikte, Mars insanlarının sorunları ve çözüm bulma çabaları; Leonid'in kabul edemeyeceği bir çözüm yolu, sonunda kahramanımızın dünyaya dönüşü var. Kızıl Yıldız'ı ve anlattıklarını çok sevdim.

Mühendis Menni ise adeta bir Star Wars'un 1 numaralı filmi. İlk kitapta anlatılan dönemin öncesini ve Mars sosyalizminin doğuşunu anlatıyor. Kitabın başında Leonid bize kendini hatırlatıyor; Marslı dostlarının yanına geri döndüğünü ve bir tarih kitabının çevirisini yapmaya çalıştığını söylüyor. Biz de, Leonid'in tercüme ettiği tarih kitabı dolayısıyla geçmişe dönüp Mühendis Menni'nin hikayesini okuyoruz.

Feodalitenin henüz tükenmediği ve Mars'ta sosyalizmin oluşmadığı bir dönemde başlıyor hikaye, toprak sahipleri ile din adamlarının mücadelesini; krallıkların din adamlarıyla çatışmasını anlatıp; direnişçi bir "Dük"ten ve onun çocuğu Menni'den bahsediyor kitap. Sosyalizme karşı direnen Aldo'nun aksine, tam bir sosyalist olarak yetişen Menni; Mars'ın tek kıtasındaki çölleri yaşanabilir hale getirecek büyük bir proje sunuyor hükümete ve tamamlanması yıllar sürecek olan proje için finansman sağlayan hükümetten aldığı yetki ile birlikte, kalabalık işçi topluluğunun başında, projenin tek sorumlusu olarak göreve başlıyor.

Menni'nin projesi ilerlerken; bir aşk hikayesiyle birlikte sosyalist düzenin emekleme dönemini, işçi mücadelelerini, bilimin ne kadar dağınık ve halktan uzak olduğunu okuyoruz. Romanın sonu biraz mistik bir hava taşıyor. Karanlık bir rüyadan, binlerce yıl sonraya uyanıyor Menni ve bıraktığı mirası görüyor.

Mühendis Menni'yi Kızıl Yıldız kadar çok sevmedim. Yine de çok iyi bir kitap ve Kızıl Yıldız'da anlatılan dünyanın geçmişini ve yazarın bütünleşik düşüncesini anlamak için okunmalı.

7 Ekim 2012


Ankara'yı epey sevdim ben. Bu pazarı yeğenimle boş boş gezerek geçirdik ve yukarıda gördüğünüz kitapları aldık. En üstteki üç kitabı yeğenim aldı, diğerlerini ben aldım. Vonnegut kitaplarını bulunca çok mutlu oldum. Metis Bilimkurgu'nun kitaplarını bulunca ise daha da mutlu oldum! Hukuk Gladyatörü ve Postacı'yı kendime, Yıldız Gemisi'ni bir arkadaşıma hediye etmek üzere hemen aldım! Ian Fleming kitapları, bende olan diğer kitaplarına eşlik etsinler diye, Bonnie&Clyde'ı görünce merak ettiğimden ve Langelot Casuslara Karşı'yı, aynı serinin kitaplarını buldukça topladığım için aldım.

Böylece elimiz kolumuz kitaplarla dolu döndük eve, çok mutlu olduk!

1 Ekim 2012

Beyoğlu Sahaf Festivali'ne gidemiyorum diye yastayım. Onun yerine, her fırsatta bir kitap alıyorum; arasıra Faruk Bey'e telefon ediyorum, yeni gelen bilimkurguları öğreniyorum ve bende olmayanları seçip ayırmasını rica ediyorum.

Bir de, yeni işimle birlikte kitap okumaya ayırdığım zaman azaldı, toplu taşıma araçlarında kitap bitirir oldum. Bogdanov'un Kızıl Yıldız'ını bitirdim ve bayıldım. Bloga yazacaktım ki, devamını (Mühendis Menni) okuyup, ikisini birlikte yazmaya karar verdim. Zaman yaratabilirsem ve istediğim her şeyi anlatabilirsem; bu iki kitap hakkında uzuuun bir yazı yazacağımı umuyorum. Çünkü Bogdanov'un anlatımını ve anlattıklarını çok sevdim.

Son günlerde aldığım kitaplara gelince:
- İyi Güzel Muhteşem Yarın, Cory Doctorow
- Momo, Michael Ende
- Yaban Aklın Evcilleştirilmesi, Jack Goody (Bu kitabı aslında yeğenim aldı, bir dersi için gerekiyormuş. Okuma listeme ekledim ben de.)
Bunların dışında, Aşiyan Sahaf'ta beni bekleyen birkaç Asimov, bir Stanislaw Lem ve birkaç başka kitap var.

İyi okumalar!