30 Mart 2012

Öteki Dünyalı


Öteki Dünyalı
Mustafa Yelkenli
Çiviyazıları
2000 (1. basım)
239 sayfa


Mustafa Yelkenli'nin yazdığı kitap, bazılarını okumadığım, birçoğunu okuyup sevdiğim bilimkurgu yazarları ile ilgili bir inceleme. Sırasıyla: Alfred Bester, Arthur C. Clarke, Doris Lessing, Frank Herbert (kapakta Franke yazıyor ama metinde Frank olarak, doğru şekliyle yazılmış) Isaac Asimov, Philip K. Dick, Ray Bradbury, Robert A. Heinlein, Stanislaw Lem ve Ursula K. LeGuin hakkında makaleler var kitapta, her birinin dünya görüşü, yazım stili, önemli kitaplarından bahsetmiş Mustafa Yelkenli.
Dune serisini hala okumadığım için Frank Herbert hakkındaki yazıyı atladım, seriyi okumadan önce önyargı edinmeye gerek yok çünkü. Diğer bütün yazıları okudum, daha önce okumadığım yazarlardan bahsetse bile. Okurken arasıra mutlu oldum. Örneğin, yazarın bahsettiği bir kurguyu okurken "aa bu yöntem şu kitapta da kullanılmamış mıydı?" deyip, doğru hatırladığımı görünce çok sevindim. Daha önce okuduğum (hatta bir kısmından blogumda bahsettiğim) kitapların incelemesini yaptığı yerlerde, yazarla aynı fikirdeysem, benzer şeyler söylemiş/düşünmüşsem yine sevindim. Fakat, en sevdiğim yazarlardan biri ve aynı zamanda hatırı sayılır bir bilim adamı olan Asimov'u öyle bir kötülemiş ki, "Hoop! Orada dur!" diyesim geldi. (Ekşi Sözlük'teki yazar hakkındaki tek entry de benimle aynı fikri paylaşmış gibi gözüküyor.)

Sağlam yazarlardan bahsetmiş Mustafa Yelkenli, yeri geldiğinde kitaplardan uyarlanan filmleri anlatmış. Haklı olarak, pekçok filmin kitaptaki atmosferi yakalayamadığını söylemiş. Bir de, herhangi bir romanın, öykünün sonunu hiçbir yerde söylememiş, bunun için ayrıca mutlu oldum.

Sonuç olarak, yazarın bütün fikirlerine katılmasam da, Türkçe'ye çevrilen kayda değer bilimkurgu yazarlarını inceleyen derli toplu bir kitap olarak okunması gerektiğini düşünüyorum.

21 Mart 2012

Göğü Delen Adam


Göğü Delen Adam - Der Papalagi
Tuiavii, Erich Scheurmann
Çeviren: Levent Tayla
Ayrıntı Yayınları
2012 (8. basım)
110 sayfa

Göğü Delen Adam (Papalagi) Samoa kabile reisi Tuiavii'nin konuşmasından Erich Scheurmann tarafından Almanca'ya, Levent Tayla tarafından da Almanca'dan Türkçe'ye çevrilmiş. Metnin aslında bir Samoalı tarafından yazılmadığı, kurgu olduğu da söyleniyor ve kitabı okursanız fark edeceğiniz gibi, kimi yerlerde kurgu olduğu izlenimi veriyor zaten kitap.

Almanya'da 1920 yılında yayınlanan Papalagi, modern dünyayı ziyaret eden Tuiavii'nin kabilesi için hazırladığı bir konuşma taslağı. Misyonerlerin ziyaretleri, Hıristiyanlığı yayma çabaları arasında Batı'yı ziyaret eden ve bir süre modern dünyanın içinde yaşayan Tuiavii'nin gözlemlerini ve bizim dünyamızın ne kadar anlamsız, yalancı, bencil olduğunu okuyoruz. Giysilerimize, paraya, Tanrı inancına -alıştığımız modern dünyanın 90 yıl önceki haline- dışardan bakmak ilgi çekici aslında.
Giyinme ve gardroplarla ilgili bir çalışma yapıyorum, o yüzden özellikle "Papalagi'nin Etini Örtmesi, Çeşit Çeşit Kılıfları ve Örtülerine Dair" başlıklı bölüm ilgimi çekti.
"Papalagi'nin gövdesi, başından ayak parmaklarının ucuna değin çeşitli örtüler, hasırlar ve derilerle kaplıdır. Bu kılıflar öylesine sıkı ki, hiçbir insan gözü onları delip geçemez; öylesine sıkı ki, gövdesi ulu ormanların derinliklerinde açan çiçekler gibi solgun, beyaz ve yorgundur."
Ayakları saran kanoların ayağı çürümeye başlamış leş gibi kokuttuğunu, 'sanki cendereye almış gibi sıkan bir kılıf' yüzünden memelerin artık süt veremediğini, kadınların sandıklar dolusu giysilerinden hangisini giyeceklerine kafa yorduklarını, ne zaman güneşe çıksalar tepelerinde kocaman bir çatı taşıdıklarını şaşkınlıkla anlatıyor Tuiavii. Sıkıca örtülü olan bedenin günah sayılmasından, dolayısıyla merak uyandırmasından bahsediyor.

Dört tarafı kapalı ve kalabalık 'kutu'larda yaşanmasına, tüketme/üretme döngüsüne, paraya verdiğimiz değere, içinde kaybolduğumuz mesleklerimize anlam veremeyen Tuiavii, medeniyetin mutluluk vermediğini düşünüyor, Beyaz Adam'ın söylediklerine inanmamaları gerektiğini söylüyor. Fakat bütün bu "evet yahu, adam aslında doğru söylüyor" diyebileceğim şeylerin yanında; bilimi, felsefeyi ve düşünmeyi de zararlı ve Tanrı'ya karşı olarak niteliyor.
"Sözde, düşünmek adamın kafasını büyütüp dikleştirirmiş. Avrupa'da biri çok ve hızlı düşündü mü, ona 'çok akıllı bir adam' derler. Adam 'çok akıllı' oldu diye üzülecek yerde, özellikle saygı gösterirler."
Kitaplarla, okulla, bilgisayarla (Commodore 64'le başladı, bitmedi...) büyüyüp, doğanın ortasında yaşayan bir adamın bakış açısını anlamam imkansız. Yine de, eğitime ve düşünmeye tamamen karşı olduğu bölüme gelene kadar iyi gidiyordum! O bölümü okuyunca "hadi oradan!" deme eşiğini aştım. Göğü Delen Adam, ilginç bir kitap ama, yani... Hadi oradan! Tuiavii'nin hangi konularda haklı olduğuna karar vermek de okura kalıyor.
"Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir.
Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti.
Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik.
O, göğü delip geçmişti."

15 Mart 2012

Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı


Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı - The Gospel of the Flying Spaghetti Monster
Bobby Henderson
Çevirenler: Umut Ulus, Uğraş Turan Önder
Altıkırkbeş Yayın
Ağustos 2010 (1. basım)
208 sayfa

Bu kitabı tanıtmak beni bir FSM misyoneri yapar mı bilmiyorum, fakat şunu söylemeliyim: İnancınız kuvvetliyse bu kitabı rahatsız edici bulabilirsiniz. Bana sorarsanız, arasıra rahatsız olmak iyidir, düşünmeye yönlendirebilir kişiyi. Fakat siz bilirsiniz...

Uçan Spagetti Canavarı (yani Flying Spaghetti Monster, kısaca FSM) epey takipçisi olan bir dinin tanrısı. Makarna ve köfteden oluşan bu tanrının iyi bir espri anlayışı var, cennetinde ise striptizci fabrikası ve bira püskürten dev bir yanardağ varmış; ben yazarın (Bobby Henderson) yalancısıyım!
Bu kutsal kitap, FSM'in var olduğunu kanıtlama çabasında. Bu arada diğer dinlerin, ateizmin ve bilimin hangi konularda hata yaptıklarını da anlatıyor. Örneğin, karanlık çağda cadılar toplanıp yakılmasaydı şu an ortalıkta birsürü cadı olurdu diyor. Bilimadamlarının hesap makineleri cadılara karşı işe yaramazmış! Evrim teorisi hatalı, akıllı tasarım hakkındaki bilgi ise eksikmiş, çünkü dünyayı makarnâvi uzantıları ile FSM yaratmış. FSM'in gerçekliğini matematiksel ispat yoluyla da kanıtlayabiliyor yazar. Çeşitli alanlardan bilimadamlarının yazdığı makaleler, uygarlık tarihinde FSM'in yeri, risaleler... Herhangi bir dini kanıtlamaya çalışan bir kitapta ne ararsanız, hepsi var.

Kitap o kadar ciddi bir dille yazılmış ki, olduğundan daha eğlenceli bir esere dönüşmüş. Evren hızla genişliyorsa, nasıl olup da hala park yeri bulamadığımızı sorguluyor; korsanlar yok olduğu için küresel ısınmanın hızlandığını (olabildiğinde mantıklı bir biçimde) açıklıyor. Yazarın 'din savaşları' tanımına ise gerçekten bayıldım: "Kimin görünmez arkadaşı daha iyi diye insan öldürmek."

10 Mart 2012

Madenin Esrarı


Madenin Esrarı - Les Indes Noires
Jules Verne
Çeviren: Kerem Eksen
İthaki Yayınları
2010 (1. basım)
307 sayfa

Bir Jules Verne kitabını daha bitirdim. Bütün Verne kitapları gibi sonunda ne olacağını çok merak ettim, başta biraz ağır ilerlesem de konu geliştikçe kitap o kadar sardı ki, dün sabaha kadar oturup kitabın sonunu buldum!

Madenin Esrarı, mühendis James Starr'a gelen bir mektupla başlıyor. Yıllar önce tükendiği için kapanan bir kömür madeninin eski çalışanından gelen mektup Starr'ı eski günlere götürüyor ve geriye dönüp madenin geçmişini öğreniyoruz. Madenin görkemli günleri, yerin altında çalışan fakat işini çok seven adamlar, kömürün tükenmesiyle birlikte madenin kapatılması...

Yıllar sonra gelen mektup nedeniye James Starr tekrar madene gidiyor, eski ustabaşı Simon Ford'la buluşuyor ve -elbette- olaylar gelişiyor!
Simon Ford, maden kapandıktan sonra oraya yerleşmiş. Hayır, madenin yakınlarında bir yere değil, madenin içine! Oğlu Harry ile birlikte, yeni bir damar bulmak için yıllar boyunca araştırma yapmışlar. Sonunda umut veren bir ipucu bulduklarında hemen eski patronlarına haber verip, madenin tekrar işler hale gelmesini istiyorlar. Bilmedikleri biri ya da birileri (belki de bazılarının iddia ettiği gibi, doğaüstü birtakım varlıklar) bu çabalarını engellemeye çalıştığı halde maden tekrar işlemeye başlıyor; oraya geri dönen madenciler sayesinde kocaman bir yeraltı şehri kuruluyor. Aradan birkaç yıl geçtiği halde Starr ve Ford ailesi bir yerlerde gizlenen tehdidi unutmuyorlar, arasıra ortaya çıkan ipuçlarını birleştirmeye ve bu gizemi çözmeye çalışıyorlar.

Tam da bu romanı okurken Trivial Pursuit oynayıp, "madenlerde patlamaya yol açan gaz"ın adı sorulunca çok mutlu oldum iki gün önce, konu üzerine biraz ukalalık yaptım! Sürükleyici bir konunun yanında İskoçya coğrafyası, kömür madenlerinin özellikleri, kömür türleri ile ilgili birçok bilgi veriyor Verne. Çok bilinen kitaplarının yanında bu kitap da mutlaka okunmalı!

5 Mart 2012

Dünyalı İstilacılar (Baskan #9)


Dünyalı İstilacılar - Invaders from Earth
Robert Silverberg
Çeviren: İlker Tuğal
Baskan Yayınları
Kurgu Bilim Dizisi 9
1983 
163 sayfa

Baskan yayınlarının 1983'te yayımladığı Dünyalı İstilacılar'i kuzenim babasına hediye almış, yıllar sonra da yeğenim dedesinden alıp Eskişehir'e getirmiş kitabı. Bulduğum yerde kaçırmadığım Baskan bilimkurguyu görünce hiç utanmadan "bu kitabı bana hediye etsenizeee" diyerek kitaba el koydum.

Robert Silverberg'ün yazdığı roman, bir halkla ilişkiler uzmanı olan Ted Kennedy'nin gördüğü huzursuz edici bir rüyayla başlıyor. Henüz rüyanın etkisinden kurtulamamışken, çalıştığı şirkete gittiğinde, yeni müşterileri için gerçekleştirmeleri beklenen kampanya hakkında bilgilendiriliyor.
Dev gezegen Jüpiter'in gezegen boyundaki uydusu Ganymede'de akıllı yaşam olduğu öğrenilmiş, aynı zamanda Dünya'da az bulunan maden ve mineraller de bulunmuş. Bu madenlere el koymak isteyen şirketin temsilcisi olarak, Ted Kennedy'nin görevi, Ganymede halkının tehlikeli olduğu ve onlara karşı koymanın gerektiği fikrini yaymak.

Yaptıklarının yanlış olduğunu söyleyen iç sesini kolayca susturan Ted başarılı bir kampanya yürütürken, şirketin kararıyla 3 haftalık bir Ganymede ziyaretine gidiyor. Uydunun yerel halkını görüp dillerini öğrendikten sonra;  Ted'in fikri değişiyor ve o zamana kadar neden olduğu zararı telafi etmek için zorlu bir çaba içine giriyor.

Büyük şirketlerin kendi amaçları doğrultusunda nasıl yönlendirmeler yapabildiğini kısacık romanında çok güzel anlatmış Silverberg. Bir çırpıda okunası bir roman olmuş!

3 Mart 2012

Mesaj

  

Mesaj - Contact
Carl Sagan
Çeviren: Mehmet Harmancı
İnkılâp Kitabevi
1987 
499 sayfa

Kitapseverler genellikle uyarlama filmleri beğenmezler. Tolkien okurları, Yüzüklerin Efendisi serisini yerden yere vurmuştu; Harry Potter sever olarak, ben filmlerinden nefret etmiştim. Örnekleri çoğaltabiliriz... Carl Sagan'ın Mesaj'ını okumadan aylar önce, uyarlama filmini izlemiş bulundum. Kötü bir film olduğunu söyleyemem, ayıp olur! Fakat çok güzel bir romanın yüzeysel bir özeti dersem de abartmış olmam sanırım.

Bir bilimadamı olarak, Carl Sagan gökbilimden yer yer teolojiye kadar giden alanlarda bilgiler veren, aynı zamanda da çok keyifle okunan bir roman yazmış. Zeki ve meraklı bir kadın olan Eleanor Arroway'in çocukluğuna kısaca göz attıktan sonra, kendisini akademi ve bilim çevresine kabul ettirme çabasını, ailesiyle olan ilişkisini izliyoruz. Uzaydan gelen radyo dalgalarını izlediği tesiste, bilinçli birilerinin gönderdiği bir mesajla karşılaşınca -doğal olarak- hayatı değişiyor. Ellie'nin mesajı çözme çabası ile birlikte; evrende yalnız olmadığımız fark edilince değişen insanları, politikayı ve dünyayı görüyoruz.

Biliminsanları mesajın içeriğini çözmeye çalışırken; kıyamet günü senaryoları, kurtarıcı hikayeleri, mesih beklentisi... her kesimden farklı yorumlar geliyor, politikacılar çatışıyor; silah sanayii yeni kâr alanları beklentisine giriyor. Yani, bir gün gerçekten dış uzaydan bir mesaj alırsak ve bu mesaj kamuya açıklanırsa olmasını bekleyeceğimiz her şey gerçekleşiyor romanda.

En kısa zamanda Cosmos'u da bulmam gerekiyor şimdi. Carl Sagan okumanızı öneririm =)